Sağlık Teknisyeni Kimdir? Toplumsal Cinsiyet, Irk ve Sınıfın Görünmeyen Etkileri
Sağlık teknisyenliği genellikle “yardımcı sağlık personeli” olarak tanımlanır; ancak bu tanım, mesleğin hem toplumsal hem de yapısal boyutlarını çoğu zaman görünmez kılar. Bu forum yazısında sağlık teknisyenliğini yalnızca mesleki bir rol değil, aynı zamanda cinsiyet, sınıf ve ırk gibi sosyal faktörlerin iç içe geçtiği bir konum olarak ele almak istiyorum. Bu yazıyı, hem alanda çalışanların hem de sağlık hizmetlerinden yararlananların sesine yer vererek, eşitsizliklerin ve dayanışmanın kesiştiği bir alanı tartışmaya açmak için kaleme aldım.
1. Sağlık Teknisyenliği: Görünmeyen Emeğin Görünür Yüzü
Sağlık teknisyenleri, hastanelerde, laboratuvarlarda, kliniklerde ve acil servislerde sistemin bel kemiğini oluşturan profesyonellerdir. Ancak bu emeğin toplumsal konumu, genellikle hiyerarşik bir düzen içinde “ikincil” bir statüye yerleştirilir. Bu durum yalnızca mesleki değil, aynı zamanda toplumsal bir eşitsizliğin yansımasıdır. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO, 2022) raporuna göre sağlık alanında çalışanların %70’inden fazlası kadındır; ancak yönetim pozisyonlarında bu oran %25’in altına düşer. Türkiye’de sağlık teknisyenliği gibi uygulamalı alanlarda da benzer bir tablo gözlenir: kadın çalışanların sayısı yüksek, karar mekanizmalarına erişimi ise sınırlıdır.
Bu eşitsizlik, sağlık sisteminin yapısal bir özelliği haline gelmiştir. Kadın teknisyenlerin genellikle “şefkatli” ve “sabırlı” oldukları yönündeki toplumsal kabuller, onların mesleki katkılarını doğal bir görev gibi gösterirken, erkek teknisyenler “otoriter” ya da “teknik olarak yetkin” olarak algılanır. Bu fark, ücret politikalarından terfi sistemine kadar uzanır.
2. Toplumsal Cinsiyet Rolleri: Kadınların Empatik, Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımları
Kadın sağlık teknisyenlerinin deneyimleri, sıklıkla “duygusal dayanıklılık” üzerinden tanımlanır. Oysa empati, doğuştan gelen bir kadın özelliği değil; toplumsal olarak öğretilmiş, beklenen bir davranıştır. Bir hemşire ya da laboratuvar teknisyeni, hastayla ilgilenirken gösterdiği özen, çoğu zaman profesyonel beceri olarak değil, “kadın olmanın doğal sonucu” gibi görülür. Bu bakış açısı, kadınların emeğini değersizleştirir.
Öte yandan erkek sağlık teknisyenleri, aynı sistem içinde farklı bir baskıyla karşılaşırlar. “Çözüm üretmek”, “kriz anında soğukkanlı olmak” gibi beklentiler, erkek teknisyenleri duygusal ifadeden uzak durmaya iter. Bu durum, onların da tükenmişlik ve stresle baş etmesini zorlaştırır. Yani cinsiyet rolleri yalnızca kadınlar için değil, erkekler için de sınırlayıcıdır.
3. Sınıf Boyutu: Emek, Statü ve Ekonomik Eşitsizlik
Sağlık teknisyenliği çoğunlukla “orta sınıfa geçiş” umudu taşıyan emekçi kesimler tarafından tercih edilir. Ancak mesleğin düşük ücret politikası, uzun çalışma saatleri ve kamu sektöründe bile sınırlı yükselme olanakları, bu umudu çoğu zaman kırar. Sınıfsal fark burada belirginleşir: doktorlar ve yöneticiler “bilgi” üzerinden statü kazanırken, teknisyenlerin “emek” temelli katkısı görünmez hale gelir.
Bir laboratuvar teknisyeniyle yapılan nitelikli görüşmede şu cümle dikkat çekicidir:
> “Bizim yaptığımız işte hata payı yok ama takdir payı da yok.”
Bu ifade, sağlık sistemindeki sınıfsal ayrışmayı özetler. Üstelik bu ayrışma yalnızca ekonomik değil, sembolik bir hiyerarşi de yaratır.
4. Irk ve Etnisite: Görünmez Bir Ayrımcılık Biçimi
Göçmen sağlık çalışanlarının sayısındaki artış, ırksal eşitsizlikleri daha da görünür kılıyor. Türkiye’de Suriyeli ve Afgan kökenli sağlık çalışanlarının çoğu, vasıfsız işlerde veya kayıt dışı biçimlerde istihdam ediliyor. Bu, hem mesleki hem de insani bir sorundur. Irksal kimlik, yalnızca “dil engeli” ya da “uyum sorunu” üzerinden değil, aynı zamanda kurumsal önyargılarla da şekillenir.
Uluslararası araştırmalara göre (ILO, 2021), göçmen sağlık çalışanları, yerli meslektaşlarına kıyasla ortalama %25 daha düşük ücret alıyor. Bu durum, küresel sağlık sistemlerinde ırk ve sınıfın kesiştiği bir adaletsizlik tablosunu gösterir.
5. Sosyal Yapılar ve Eşitsizliklerin Sürekliliği
Toplumsal normlar, yalnızca bireylerin tutumlarını değil, kurumların işleyişini de şekillendirir. Sağlık kurumlarında cinsiyetçi dil, sınıf temelli statü farkı ve ırksal önyargılar bir arada var olur. “Kadın teknisyen hassastır”, “erkek teknisyen güçlüdür”, “göçmen çalışan geçici işçidir” gibi kalıplar, bu yapısal düzenin sürmesini sağlar.
Pierre Bourdieu’nün “habitus” kavramıyla açıklarsak, bu kalıplar bireylerin davranışlarını belirleyen görünmez kurallardır. Sağlık teknisyenleri, bu sistem içinde hem hizmet veren hem de sistemin baskısına maruz kalan bir konumdadır.
6. Dayanışma ve Değişim Olasılığı
Tüm bu eşitsizliklere rağmen sağlık teknisyenleri arasında dayanışma örnekleri giderek güçlenmektedir. Kadın teknisyenler, duygusal emeğin görünür kılınması için sendikal çalışmalara katılırken; erkek teknisyenler, cinsiyet rollerini sorgulayan farkındalık eğitimlerine dahil olmaktadır. Bu tür dayanışmalar, mesleğin yalnızca teknik değil, etik bir boyutu olduğunu da gösterir.
Sosyal medya platformlarında kurulan topluluklar, meslektaşlar arası deneyim paylaşımını artırmış; “teknisyen emeği”nin görünürlüğünü sağlamıştır. Ancak bu dayanışmanın kalıcı hale gelmesi için yapısal politikalar gereklidir.
7. Tartışma İçin Açık Sorular
– Sağlık sisteminde hiyerarşiyi yeniden tanımlamak mümkün mü?
– Empati, profesyonel becerinin bir parçası olarak kabul edildiğinde cinsiyet temelli algılar değişir mi?
– Göçmen ve yerli sağlık çalışanlarının eşit statüde çalışabilmesi için hangi sosyal politikalar geliştirilmeli?
– Erkek teknisyenlerin duygusal dayanıklılıklarını ifade etmeleri mesleki imajlarını nasıl etkiler?
Bu sorular, yalnızca sağlık alanındaki değil, tüm toplumsal yapılardaki adalet arayışını tartışmaya açmak içindir.
8. Sonuç: Eşitlik, Sadece Politik Değil, Kültürel Bir Mücadele
Sağlık teknisyenliği, toplumsal yapının en kırılgan ama en güçlü aynalarından biridir. Cinsiyet, sınıf ve ırk temelli eşitsizliklerin kesiştiği bu alanda çözüm, yalnızca politik düzenlemelerle değil, kültürel dönüşümle mümkündür. Kadınların empatisi, erkeklerin çözüm odaklılığı, göçmenlerin direnci… Hepsi aynı sistemin farklı yüzleri.
Eşitlik, bu farklılıkların bastırılmadan, birlikte var olabileceği bir zeminde gerçekleşir. Sağlık teknisyenlerinin sesi, sadece sağlık sisteminin değil, toplumsal adaletin de nabzıdır.
Kaynaklar:
– Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Gender Equity in Health Workforce Report, 2022.
– Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Migrant Health Workers and Labour Conditions, 2021.
– Bourdieu, P. Outline of a Theory of Practice, 1977.
– Türkiye Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Raporu, 2023.
Sağlık teknisyenliği genellikle “yardımcı sağlık personeli” olarak tanımlanır; ancak bu tanım, mesleğin hem toplumsal hem de yapısal boyutlarını çoğu zaman görünmez kılar. Bu forum yazısında sağlık teknisyenliğini yalnızca mesleki bir rol değil, aynı zamanda cinsiyet, sınıf ve ırk gibi sosyal faktörlerin iç içe geçtiği bir konum olarak ele almak istiyorum. Bu yazıyı, hem alanda çalışanların hem de sağlık hizmetlerinden yararlananların sesine yer vererek, eşitsizliklerin ve dayanışmanın kesiştiği bir alanı tartışmaya açmak için kaleme aldım.
1. Sağlık Teknisyenliği: Görünmeyen Emeğin Görünür Yüzü
Sağlık teknisyenleri, hastanelerde, laboratuvarlarda, kliniklerde ve acil servislerde sistemin bel kemiğini oluşturan profesyonellerdir. Ancak bu emeğin toplumsal konumu, genellikle hiyerarşik bir düzen içinde “ikincil” bir statüye yerleştirilir. Bu durum yalnızca mesleki değil, aynı zamanda toplumsal bir eşitsizliğin yansımasıdır. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO, 2022) raporuna göre sağlık alanında çalışanların %70’inden fazlası kadındır; ancak yönetim pozisyonlarında bu oran %25’in altına düşer. Türkiye’de sağlık teknisyenliği gibi uygulamalı alanlarda da benzer bir tablo gözlenir: kadın çalışanların sayısı yüksek, karar mekanizmalarına erişimi ise sınırlıdır.
Bu eşitsizlik, sağlık sisteminin yapısal bir özelliği haline gelmiştir. Kadın teknisyenlerin genellikle “şefkatli” ve “sabırlı” oldukları yönündeki toplumsal kabuller, onların mesleki katkılarını doğal bir görev gibi gösterirken, erkek teknisyenler “otoriter” ya da “teknik olarak yetkin” olarak algılanır. Bu fark, ücret politikalarından terfi sistemine kadar uzanır.
2. Toplumsal Cinsiyet Rolleri: Kadınların Empatik, Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımları
Kadın sağlık teknisyenlerinin deneyimleri, sıklıkla “duygusal dayanıklılık” üzerinden tanımlanır. Oysa empati, doğuştan gelen bir kadın özelliği değil; toplumsal olarak öğretilmiş, beklenen bir davranıştır. Bir hemşire ya da laboratuvar teknisyeni, hastayla ilgilenirken gösterdiği özen, çoğu zaman profesyonel beceri olarak değil, “kadın olmanın doğal sonucu” gibi görülür. Bu bakış açısı, kadınların emeğini değersizleştirir.
Öte yandan erkek sağlık teknisyenleri, aynı sistem içinde farklı bir baskıyla karşılaşırlar. “Çözüm üretmek”, “kriz anında soğukkanlı olmak” gibi beklentiler, erkek teknisyenleri duygusal ifadeden uzak durmaya iter. Bu durum, onların da tükenmişlik ve stresle baş etmesini zorlaştırır. Yani cinsiyet rolleri yalnızca kadınlar için değil, erkekler için de sınırlayıcıdır.
3. Sınıf Boyutu: Emek, Statü ve Ekonomik Eşitsizlik
Sağlık teknisyenliği çoğunlukla “orta sınıfa geçiş” umudu taşıyan emekçi kesimler tarafından tercih edilir. Ancak mesleğin düşük ücret politikası, uzun çalışma saatleri ve kamu sektöründe bile sınırlı yükselme olanakları, bu umudu çoğu zaman kırar. Sınıfsal fark burada belirginleşir: doktorlar ve yöneticiler “bilgi” üzerinden statü kazanırken, teknisyenlerin “emek” temelli katkısı görünmez hale gelir.
Bir laboratuvar teknisyeniyle yapılan nitelikli görüşmede şu cümle dikkat çekicidir:
> “Bizim yaptığımız işte hata payı yok ama takdir payı da yok.”
Bu ifade, sağlık sistemindeki sınıfsal ayrışmayı özetler. Üstelik bu ayrışma yalnızca ekonomik değil, sembolik bir hiyerarşi de yaratır.
4. Irk ve Etnisite: Görünmez Bir Ayrımcılık Biçimi
Göçmen sağlık çalışanlarının sayısındaki artış, ırksal eşitsizlikleri daha da görünür kılıyor. Türkiye’de Suriyeli ve Afgan kökenli sağlık çalışanlarının çoğu, vasıfsız işlerde veya kayıt dışı biçimlerde istihdam ediliyor. Bu, hem mesleki hem de insani bir sorundur. Irksal kimlik, yalnızca “dil engeli” ya da “uyum sorunu” üzerinden değil, aynı zamanda kurumsal önyargılarla da şekillenir.
Uluslararası araştırmalara göre (ILO, 2021), göçmen sağlık çalışanları, yerli meslektaşlarına kıyasla ortalama %25 daha düşük ücret alıyor. Bu durum, küresel sağlık sistemlerinde ırk ve sınıfın kesiştiği bir adaletsizlik tablosunu gösterir.
5. Sosyal Yapılar ve Eşitsizliklerin Sürekliliği
Toplumsal normlar, yalnızca bireylerin tutumlarını değil, kurumların işleyişini de şekillendirir. Sağlık kurumlarında cinsiyetçi dil, sınıf temelli statü farkı ve ırksal önyargılar bir arada var olur. “Kadın teknisyen hassastır”, “erkek teknisyen güçlüdür”, “göçmen çalışan geçici işçidir” gibi kalıplar, bu yapısal düzenin sürmesini sağlar.
Pierre Bourdieu’nün “habitus” kavramıyla açıklarsak, bu kalıplar bireylerin davranışlarını belirleyen görünmez kurallardır. Sağlık teknisyenleri, bu sistem içinde hem hizmet veren hem de sistemin baskısına maruz kalan bir konumdadır.
6. Dayanışma ve Değişim Olasılığı
Tüm bu eşitsizliklere rağmen sağlık teknisyenleri arasında dayanışma örnekleri giderek güçlenmektedir. Kadın teknisyenler, duygusal emeğin görünür kılınması için sendikal çalışmalara katılırken; erkek teknisyenler, cinsiyet rollerini sorgulayan farkındalık eğitimlerine dahil olmaktadır. Bu tür dayanışmalar, mesleğin yalnızca teknik değil, etik bir boyutu olduğunu da gösterir.
Sosyal medya platformlarında kurulan topluluklar, meslektaşlar arası deneyim paylaşımını artırmış; “teknisyen emeği”nin görünürlüğünü sağlamıştır. Ancak bu dayanışmanın kalıcı hale gelmesi için yapısal politikalar gereklidir.
7. Tartışma İçin Açık Sorular
– Sağlık sisteminde hiyerarşiyi yeniden tanımlamak mümkün mü?
– Empati, profesyonel becerinin bir parçası olarak kabul edildiğinde cinsiyet temelli algılar değişir mi?
– Göçmen ve yerli sağlık çalışanlarının eşit statüde çalışabilmesi için hangi sosyal politikalar geliştirilmeli?
– Erkek teknisyenlerin duygusal dayanıklılıklarını ifade etmeleri mesleki imajlarını nasıl etkiler?
Bu sorular, yalnızca sağlık alanındaki değil, tüm toplumsal yapılardaki adalet arayışını tartışmaya açmak içindir.
8. Sonuç: Eşitlik, Sadece Politik Değil, Kültürel Bir Mücadele
Sağlık teknisyenliği, toplumsal yapının en kırılgan ama en güçlü aynalarından biridir. Cinsiyet, sınıf ve ırk temelli eşitsizliklerin kesiştiği bu alanda çözüm, yalnızca politik düzenlemelerle değil, kültürel dönüşümle mümkündür. Kadınların empatisi, erkeklerin çözüm odaklılığı, göçmenlerin direnci… Hepsi aynı sistemin farklı yüzleri.
Eşitlik, bu farklılıkların bastırılmadan, birlikte var olabileceği bir zeminde gerçekleşir. Sağlık teknisyenlerinin sesi, sadece sağlık sisteminin değil, toplumsal adaletin de nabzıdır.
Kaynaklar:
– Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Gender Equity in Health Workforce Report, 2022.
– Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Migrant Health Workers and Labour Conditions, 2021.
– Bourdieu, P. Outline of a Theory of Practice, 1977.
– Türkiye Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Raporu, 2023.